15 Ekim 2013 Salı


Güzel bir çekiliş haberi daha!

Bakım Blog: 5 KİŞİYE SAÇ BAKIM ÜRÜNÜ HEDİYE // Sackolik.com //...

Böyle de bir çekiliş varmış: http://www.bakimblog.com/2013/10/5-kisiye-sac-bakim-urunu-hediye.html

Merhaba ;

Yeni bir çekilişimiz var.
Sackolik.com işbirliği ile düzenlenen bu çekilişte  5  kişi aşağıdaki ürünleri kazanacak.

Hepsi de saç bakımında uzman markalar.

Sitede , çekilişte de hediye edilecek olan  Kerastase ,schwarzkoph , L'oreal markaları dışındawella ve John frieda markaları da uygun fiyatlardan  satışta.







Ürünleri incelemek için aşağıdaki linklere tıklayabilirsiniz.



Çekiliş sadece blog sahibi katılımcılara açık.

Katılım için yapılması gereken ; blogu sağdaki " bu siteye katılın " butonuna tıklayarak izlemeye almak ve bu çekiliş yazısını blogunuzda " olduğu gibi " paylaşmak.

Yapacağınız diğer paylaşımlar herhangi bir ek hak getirmeyecektir.

Aşağıya bıraktığınız yoruma hangi ürünü istediğini söylerseniz , saç tipinize uygun bir ürün gönderilmiş olur ^^

Bu arada ,  kargo firmaya aittir.

Bol şans.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

23 yaşında bir adam, neden 13 yaşındaki kardeşimle önce Minecraft oynayıp sonra oyun hesabını, mailini falan çalmaya kalkar ki, koskoca adam olmuşsun demezler mi ona. Hayır bir de minecraft yani minecraft nedir.
Nelerle uğraşıyorum.
Fakat tatlı dil yılanı gerçekten bir etkiliyor dostlar.

Bir de arkadaşlarla tatil diye bir gerçek var ki, şimdiye kadar ihtiyacım olan buymuş resmen.
Köpük partileri, gece kulüpleri, rafting, aquapark, kano, plaj voleybolu, su topu, kumsalda oyunlar, kağıt oyunları, muz, sahilde ateş, muhteşem tatlılar falan. En güzeli arkadaşınla en saçma şeylerle geyik yapıp attığın kahkahalar ama. Hayat ne güzel bazen.
Şimdi tekrar bekleyişler falan.

Sevgili özlemi epey zor, ama ona değer.

16 Ağustos 2013 Cuma

Geri döndüm! Yaz boyu kendimi youtube videolarına, bloglara, bilmediğim şeyler öğrenmeye verdim. Eksik kalan bir şeyler vardı, özlemişim. Tekrar merhabaaaaağ.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Şu an babamın öğretmen arkadaşının bana aldığı pembe suluğum ağzımda, terliklerle bakışıyorum da, hiç onların bakış açısından bakmamışım olaya onu fark ettim. Çok ilginçler aslında. "Terlik" deyince dünyanın en gereksiz varlığı gibi dursa da ne kadar önemli yer kaplıyolar düşünsene. Hayatımıza sinsi sinsi sızdılar birer birer!
Şimdi de teker teker evdeki bütün terlikleri giyip gezintiye çıkarcam. Ayıp oluyo onlara da bi yerde. Yaağni.
O pembe suluk da basit bi şey değil yanlış olmasın. Farklı açılardan baktığında süpersonik şeylerle karşılaşıyosun. Karşına ne çıkcağı belli değil düşün heyecanı!
Suluğu getiren adam çok üzüldü, çok dertlendi beni görünce. Küçük sanıyomuş meğersem. Üzülme dedim anlayışlı bi tavırla, sırtını sıvazladım biraz. Oysa bilmiyo ki ne kadar uzun zamandır istiyorum ben o suluğu.
ben demiştim böyle de gereksiz bi insanım diye. amacım izleyici sayısını yarıya düşürümekti mesela burda. yaa. hiçbirinizin aklına gelmedi di mi çakallar.

Yalnız ben ne anlatmaya gelmiştim unuttum bak. Unutulcak bi olay da değil de.
Çok acayip olaylar dönüyo karşı apartmanda. Sabah kadın balkonda çığlık atmaya başladı yardım edin yangın var diye. Yangın falan da yok ortada. Bi süre sonra yine çıkıp bağırmış yardım edin falan diye, kocası kadını almış içeri, sonra da filmlerdeki gibi etrafı süzmüş bi süre böyle tehditkar bakışlarla.
Polis çağırdık falan biz de. Adam karışmayın işimize deyip kapı dışarı etmiş polisleri olaya bak. Akşama kadar cadı gibi bağırdı kadın sonra kocasına. Adam mı dövüyo kadın mı belli değil.

Böyle yani. Şurda da çok sıkı şeyler yapıyoruz.

14 Ağustos 2009 Cuma

Az önce elektrikler gitti ve bi an gözüm döndü, birkaç dakika ekrana baktım ses çıkarmadan.
Sonra da fişi çekerek sanki elektrikler gitmemiş de ben fişi çekmişim gibi davrandım. Meyden okudum yani kendi yöntemlerimle.
Bundan sonra böyle çünkü. ;)

Edit: "Meyden" yalnız "meydan" falan değil kesinlikle. hı hı.

4 Ağustos 2009 Salı

Küçükken barkod fobim vardı benim. Elime bi şey geçtiğinde barkod kısmına özellikle bakmamaya çalışsam da bi şekilde gözüm takılırdı ve baktıkça içine çekilir, midemde tarifedilemezbi his, bi yumru hisseder, kurtulamazdım bi süre etkisinden. O çizgiler falan normal değildi ama. Bi gözükapalılık, bi hırs var sanki adamda.
Sonraysa midemde acıtmayan, büyük bi boşluk duygusu oluşturan bi oyuk açılırdı sanki. Hafif tatlı bi duyguydu ya.
özledim onu bile.

Doğduğumdan beri yanımda olan biri var, üç yaşındayken el ele tutuşup ailemize koşarak “Evlencez biiiiiz!” diye haykırdığımız, şu an farklı şehirlerde okumamıza rağmen sürekli görüştüğümüz biri. Ailelerimiz dost olduğu için ayrılmadık şimdiye kadar, her hafta pikniğe gittiğimizi, beraber tatile çıktığımızı falan hatırlarım. Askeri bi yerde de akşam yemeği yerdik sürekli, onun tuvaletiyse öyle bi yerdeydi ki, yukardaki tenis kortuna doğru yürüdüğünde tuvaletin üstüne çıkabiliyodun. Bi ritüel haline gelmişti birimiz tuvalete gittiğinde yukarıda saklanıp kozalak atmak. Kapı açıksa kapıdan içeri kadar atardık falan. Sonra yazlık günleri var. Benden 12 yaş büyük iki kuzenimle terasta dans ettiğimiz, soyunma kabinlerinde saçlarını rahat bırakmadığım günler. Sabaha karşı 5’te biten Fatih Ürek konserini bile özlediğimi düşün.
Yukarıda bahsettiğim arkadaşımın lojmanın parkında kaydıraktan düşüp kafasını yardığı an; kanı görünce beynine doğru bi delik açıldığını ve beynini gördüğümü sanmıştım. Yemek yemek istemediğimde ağzımda bekletip en beklemediği anda babaannemin suratına püskürttüğüm günler var bir de. (çok masum değildim evet.)
Çok özlüyorum çocukluğumu. Keşke bütün anılar bi zaman diliminde sürekli devam ediyor, tekrar tekrar yaşanıyor olsa ve istediğim anda ziyaret edebilsem.

Kardeşim yine pamukla terliğinin altını siliyor şu anda, kessem iyi olur. Oha.