4 Ağustos 2009 Salı

Doğduğumdan beri yanımda olan biri var, üç yaşındayken el ele tutuşup ailemize koşarak “Evlencez biiiiiz!” diye haykırdığımız, şu an farklı şehirlerde okumamıza rağmen sürekli görüştüğümüz biri. Ailelerimiz dost olduğu için ayrılmadık şimdiye kadar, her hafta pikniğe gittiğimizi, beraber tatile çıktığımızı falan hatırlarım. Askeri bi yerde de akşam yemeği yerdik sürekli, onun tuvaletiyse öyle bi yerdeydi ki, yukardaki tenis kortuna doğru yürüdüğünde tuvaletin üstüne çıkabiliyodun. Bi ritüel haline gelmişti birimiz tuvalete gittiğinde yukarıda saklanıp kozalak atmak. Kapı açıksa kapıdan içeri kadar atardık falan. Sonra yazlık günleri var. Benden 12 yaş büyük iki kuzenimle terasta dans ettiğimiz, soyunma kabinlerinde saçlarını rahat bırakmadığım günler. Sabaha karşı 5’te biten Fatih Ürek konserini bile özlediğimi düşün.
Yukarıda bahsettiğim arkadaşımın lojmanın parkında kaydıraktan düşüp kafasını yardığı an; kanı görünce beynine doğru bi delik açıldığını ve beynini gördüğümü sanmıştım. Yemek yemek istemediğimde ağzımda bekletip en beklemediği anda babaannemin suratına püskürttüğüm günler var bir de. (çok masum değildim evet.)
Çok özlüyorum çocukluğumu. Keşke bütün anılar bi zaman diliminde sürekli devam ediyor, tekrar tekrar yaşanıyor olsa ve istediğim anda ziyaret edebilsem.

Kardeşim yine pamukla terliğinin altını siliyor şu anda, kessem iyi olur. Oha.

0 sfnoadjg.: