31 Mayıs 2009 Pazar

Şu misafir teyzelerin, ya da çıplak ayakla terlik giyenlerin yürürken çıkardığı yapışkan sese karşı çok derin hisler besliyorum.
Her duyduğumda üç yaşımda eve gelen 10 - 15 teyzenin oyuncağı olarak kucaktan kucağa dolaştırılışım gözümün önüne geliyo ve ıslak öpücüklerini hissediyorum ardı ardına.
Fobi bi nevi.

29 Mayıs 2009 Cuma

Para şeklindeki çikolataları ilk kez gördüğümde koltukaltımdan bi ördek poposu çıkmış gibi bakıp, çizgi filmlerde altının gerçek olup olmadığını anlamak için yaptıkları gibi bi hareket yaparak dişimle kontrol ettiğimi hatırlıyorum.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Edebiyat dersinde, hoca karpuz kelimesinin kökenini tahmin etmemizi istemeden önce olacaklardan habersiz, minyatür silahımı kovboylar gibi çevirebilmek için alıştırma yapıyordum. Yanıtlardan sonraysa evrim geçirdiğimi söyleyebilirim.
D: Karbuz
E: Karbız
A: Kabız!
Hocaysa sıkıntılarımızı burada dile getirmememiz gerektiğini söyleyerek
bıyık altından bir kahkaha attı.

Mesaj yazmam için şifre girmem gerekiyo ve NikonD80 yazabilmek için sarf ettiğim enerji beni Çokokrem yemek için kışkırtıyo.
Sırf bu yüzden sabah gelen mesajlara yatmadan önce bakıyorum bi süredir.

Naçizane kelimesini tam on beş yıldır nadide sanan kişi kesinlikle ben değilim.

Yaş pasta keserken çıkan, milyonlarca minik, çok minik, nanometrekare boyutlarında baloncuk patlıyomuş hissi veren ses karşısında kendini kaybetmemek elde değil.
Baloncuklarla beraber eriyorum sanki.

Mantarşişekapağı koleksiyonumu yanımda taşıyorum.
Hem de tam 3 tane mantarşişekapağı.
Bu arada ölü sinek koleksiyonuma da bi el atsam fena olmaz :P

Bugün on birlerin merdiven altında yakmaya başladıkları poşeti görünce G'yi yukarı sürüklemek için kullandığım bahane şuydu:

DOLABIMDA SUCUK VARDI LAN BENİM KOŞ!

Kağıtla aramda üç santimetre olmasına rağmen kadının optik formun yanındaki küçük işaretlerimi görünce şişinerek Sil onları çabuk, kopyanızla uğraşamam ben sizin deyişi bende dehşet verici hisler uyandırdı. O an suratımda bi su aygırı, bi muz kabuğu ve bi saksağanı aynı anda görebilirdiniz, her türlü duyguyu hissettim beş saniye içinde.
Sonra kağıdıma döndüm. Bu.

A'nın öğrenince verdiği tepki: Ne saçma lan, düşünsene kopya çekeceğim her soru için işaret koyduğumu. Bu soru için H'den kopya çekerim falan.

24 Mayıs 2009 Pazar

Taşınmayla ilgili beni en çok heyecanlandıran şey yeni bir otobüse binmek kesinlikle. Otobüs hayatın yarım saat için durması ve bu sürede önüne bi otobüs dolusu film koyulması gibi, hiçbi zorunluluk yok, çok rahatlatıcı.
Hiçbir zaman bitmez otobüse dair söylenebilecek şeyler.

Batıl inançlarım olmamasına, ve birbirlerine bu tür saatleri gösteren insanlardan haz etmeme rağmen metro kartında basış zamanı olarak 14.14, 11.11 gibi saatleri görünce acınası bi şekilde sevindiğimi fark ettim.
Metroda "Ehehe sana bastım oolum" diye şakalaşanlara dayanamadığımı da söylemezsem içimde kalıcak. Her gün dinliyorum bu muhabbeti, aralıksız.

Bi blogu izlemeyi bırakmak çok acıklı bi olay yalnız, resmen seremoni düzenliyorum bunun için kendimce. Yarı yolda bırakıyomuş gibi hissediyo insan. Eğer bi gün öyle bi şey olursa sorun sizde değil, bendedir mutlaka, üstünüze alınmayın yani.

Metrodaki tutuncu tutamaçlar (bunu yazmak için sözlük açtım bi de) gibi bi kız var okulda; herkes dokunuyo ama kimse eve götüremiyo. İğreniyorum.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

İki sayfalık testlerde ilk sayfa bitince diğerine geçmek çok zor geliyo bana. Bu yüzden yaptığım bütün testlerin sağ tarafı boş olan bi test kitabım var.

Biri size her gün okula götürdüğüm 1,5 cm boylarında minyatür bi silahım olduğunu ve hakkında yapılabilecek her tür espriyi yaparak derste krize yol açtığımı falan söylerse, inanmayın. Zırva bunlar.

22 Mayıs 2009 Cuma

Yazın kışlık kıyafetlerim, kışın da yazlıklar siliniyo aklımdan. Her mevsim sürpriz oluyo böyle dolabımı açınca.

  • Filmlerde sokak serserileri ya da üçkaatçı tiplerde görülen akşamdan kalma kirli sakal gibiyim şu an. Bunu kimsenin anlamasını beklemiyorum.

  • Dünyanın öbür ucundan bi çocuk düşündüm saat 23.32 gibi. Chicagoda, belki de okuldan yeni çıkmış. Ya da az önce kalkmış Tanzanyalı biri. Böyle düşününce, dünyadaki milyonlarca insanın sorunlarını görebiliyorum ve önce kendi sorunlarımın ne kadar basit olduğunu görüp rahatlıyorum, sonra daha büyük bi ağırlık çöküyo. Dünyanın bütün sorumluluğu benim üzerimdeymiş gibi. Yine de o bi anlık rahatlama her şeye değiyo, nefis bi şey.
    Gerçekten.
    Sonra Tanzanya saatini ikincil saat olarak ayarladım. Mesela şu an saat 02.17 ve Kırk Haramileri Los Encılıs’ta bi çatıdan uzun menzilli minyatür silahımla katlettiğim bi rüya görüyorum. Dur, sahne değişiyo ve Abu Dhabi’deyim. Kafamda evcil karıncayiyenim var, uslu bi çocuk olmasını söylüyorum. Sonra üzerine atlayıp vahşi batıya doğru yol alıyorum. Fiyuuv .

  • Bugün video dersinde adamın elindeki tüylü mikrofona gözüm takıldı ve videoyu izleyemedim. Az önce de G’nin attığı mesajdaki büyük S’lere gözüm takıldı ve okumadım mesajı. Noluyo bana?

  • Rüyanda arka tarafından bi kazın seni ısırdığını hissetmen ne anlama gelir ki?

  • A, saçlarımı hediye paketi için kurdeleye yaptığımız gibi bıçakla sıyırarak bu hale getirdiğimi düşünüyomuş.
    Kıvırcık.
    Kıvır.
    K.
  • Küçükken ‘sıhhatler olsun’u ‘saatler olsun’ sanmayan var mıdır merak ediyorum gerçekten.

    Belki bir gün bi polaroidim olur ve dünyadaki tüm çivileri milyonlarca balona atıp dünyayı havaya uçurmak için gelen çiviyle-beslenen-avize-şekilli-uzaylıları yakalayabilirim. Peynir!
    *Avize olayı babannemle 4 yaşlarımda izlediğim bi korku filminden kalma.

    Hala, bonibonların kapağının altındaki harflerin amacını merak ediyorum. Bi yandan da bilmek istemiyo insan, hayatım boyunca bi sır olarak kalacağı düşüncesi heyecanlandırmaya yetiyo.
    Cidden, nedir ki yani?

    15 Mayıs 2009 Cuma

    Geri Dönüşüm Kutusu’nu ekranın sağ alt köşesine koyan insanları seviyorum.

    Bugün okulda ‘gayet’ kelimesini hiç kullanmayarak sakız kazandım G’den.


    Ayrıca, “Sincan merkez seksi herkez.”
    Peki. Ashjoajgh.

    titreşim.

    Msn penceresi çıkar ya bazı sitelerde ‘Ayşenur size titreşim gönderdi.’ cinsinden,

    Müşteri Hizmetleri size sesleniyor
    Sürpriz Hediye Kazandın
    şimdi burayı TIKLA.
    Eskiden daha yaratıcı olurdu bunlar.

    14 Mayıs 2009 Perşembe

    Teke, Taşeli ve Menteşe yörelerine karşı acıma duygusundan beslenen büyük bi sevgi duydum şimdiye kadar. Yıllardır dağların denize paralel olması ve ulaşımın gelişmemesi, iklimin iç kesimlere sokulamaması, toprak veriminin düşük olması, ayrıca Teke ve Taşeli'nin karstik araziye sahip olması, dolayısıyla nüfusun seyrek olmasını dinliyoruz Coğrafya dersinde.
    İlerde önemli bi insan olursam ilk işim bu üç yörenin nüfusunu artırmak için seferberlik düzenlemek falan olur herhalde.
    Olamazsam da toplanıp oraya yerleşirim.
    Bi kişi bi kişidir.

    Aslında müthiş yerler bak. Hı?

    Bılogun 11 saat geri olduğunu fark ettiğimde tadını kaybetmiş bi şekerli sakız çiğnemekteydim.
    Şekerli sakızı ağzıma attıktan 30 saniye sonra tadını kaybetmesinden n e f r e t ediyorum.
    TRT’deki ‘Naneli Limonlu Elmalı Melisalı Yeşil Çay' reklamından da nefret ediyorum ama yıllardır yayınlıyo herifler.
    Pasifik saatiymiş.

    Öyle.

    Dönen bi sandalyem var benim. Arkasına fazla yaslanarak bi parçasının kırılmasına neden olmuştum Eylül’de falan. O zamandan beri, sürekli ‘yarın onu görütüp parçasını değiştirecekmiş’ gibi hissediyorum otururken, her an. Her gün kendimi inandırıyomuşum resmen buna. Hayır, değişmesini falan istemiyorum bi zararı yok bana. Duvardaki boyanın minik bi parçasının aşınması gibi bi şey bu, ama sanki her an babam kapıdan girip “Topla her şeyi servise gidiyoruz!” diyecekmiş gibi hissediyorum otururken, sandalye emanetmiş gibi. Ve ilk kez bugün fark ediyorum bunu.
    Niye işkence ediyosam kendime.



    Yine olsa yine yaparım.
    Öyle.

    13 Mayıs 2009 Çarşamba

    oldu o halde.

    Sanırım, İ*, G* ve C*'den sonra lojmanda en çok özleyeceğim şey klozetin yanındaki peçetelik olacak. Öyle bir takılışı var ki, fantezi yapıyor sanırsın. Düşerken çıkardığı o kulak tırmalayıcı ses ile yerimden sıçradıktan sonra zevkle tekrar tekrar takışım... Küçükken benden başka kimse öyle takamaz sanırdım onu, düştüğünde halk kahramanı edasıyla ortaya çıkmalar falan. K* ve tayfasından sonra en özlemeyeceğim şeyse o metal peçeteliğin peçeteleri tırtıklı yerlerinden koparamamasıdır herhalde. Katlarını da ayırıyo üstelik. Feci.

    Bi de, taşınmadan önce İ*'yi de alıp en son dört beş yaşlarımızda aksiyon olsun diye çıktığımız yeşilliklere gitmeliyim lojmandaki. Hatırlıyorum, çok yüksekti bize göre ve dolanıp gitmek çok zor gelirdi, biz de duvarlardaki boşluklara ayaklarımızı sokup tırmanırdık. Ya da çöp kutularının üstüne çıkıp kendimizi çekerdik yukarıya. Ehehe askerler görmeden üzerinde kurukafa resmi olan kablo zımbırtısının tarafına geçmeye çalışırdık hatta.
    Peçetelik, üzgünüm.
    Ayrıca lojman anıları serisine başlamadan kaçsam iyi olur.

    12 Mayıs 2009 Salı

    Şu an hissettiklerimi ancak dehşet verici bi şekilde çişiniz gelmeden hemen önce bu yazıyı okuyup tuvalete koşarsanız, daha sonra hissedeceğiniz o müthiş rahatlık duygusunu sindirirken anlayabilirsiniz. Hayat bu. Yemin ediyorum.

    günlük mutluluklar.

    Ehehe dansın iptal olmasından daha güzel bi şey geldi başıma.
    Magnum'umun tam ortasından ikiye ayrılmış bi halde çıkması piyangodan büyük ikramiye kazanmış gibi hissetmemi sağlıyo.

    D A N S İ P T A L !
    İPTAL.
    Bundan güzel bi haber olamazdı benim için.
    Şimdi sevdim işte Akp'li ilçe milli eğitim müdürünü.

    11 Mayıs 2009 Pazartesi

    'HaLLey'

    HaLLey bn tyLn teLj cocuqa werjyoM bk kesjn jhanetj getjr 1 dE bekLjyoM sjzj kesjn! Hadi BB

    Dün telefonuma baktığımda 'tyLan' denen bi çocuğun, beş ayrı numaradan beni Halile (HaLLey yazıyodu ama) sanarak 46543687 tane mesaj, 435413 tane de çağrı bıraktığını gördüm. sadjq (Sadık demeye çalışıyo) denen biriyle beraber efLatun'a saat 1'e kadar gitmemi istiyo anladığım kadarıyla. Yanlış numara olduğunu söyleyince adam tüm bilgilerini verip 135574678 tane "Sen kimsin?" yazan mesaj attı, cevap vermiyorum, numarasını engelliyorum, her seferinde başka bi numarayla atıyo, yok böyle bi şey. Fena halde işletiliyorum dicem, bu kadar numarayı nerden bulucak herifler.

    HALİLECİM YAVRUM BENİM BAK NUMARANI DOĞRU SÖYLE BUNDAN SONRA MİLLETE, UĞRAŞTIRMA BENİ.
    Sabah da altıncı numaradan mesaj geldi, "Napjon haLjLey bn mawjş cwp at kesjn" şeklinde. Her bi mesajı çözmem yaklaşık on dakika alıyo zaten. Yarebbm.
    O değil de, "jhanet" dedikleri ne çözemedim ben. ihaneti kesin getir?

    fark ettim de;

    Birine bi şey anlattığımda bi daha anlatamama gibi bi özelliğim var. Arkadaşlarımdan birine bi şeyi anlattıysam, o şey benim için bitmiştir, hevesim geçince en yakın arkadaşım bile olsa öyle üşeniyorum ki.

    Babam çok çekiyo bu huyumdan,
    arabada anlattığım her şeyi eve gidince anneme anlatmak zorunda da .

    Kurtulmam lazım.

    Promise.

    Metrodaki hassas kantar olmasa her hafta yanlış taraftan çıkıcam. Bunca yıl sana hak ettiğin ilgiyi gösteremedim biliyorum ama seviyorum seni lan. Bundan sonra aramızdaki her şey çok daha iyi olucak söz bak.

    4 Mayıs 2009 Pazartesi

    • Az önce omegle’da konuştuğum çocuğa ‘see u in another life bro’ dedim. 468567867 tane türk, bikaç tane Afganistanlı, Amerikalı, Çinli çocuğa denk geldim, böyle muhabbeti olanı yoktu ya. Neydi, nailpolish. nailpolish. nailpksdşlgsşag. peki. Bul beni bebeym sen.
      Bi de şu disconnect olayı var ya, telefonu yüzüne kapatmakla aynı şey resmen.
    • Pokere feci sardım bu aralar. Çok feci. Bi oturuşta 32,683 dolar kazanılır mı ama ya. Tanrıaaam. *sonranekadarkaybettiğimisöylemiycemsöylemiycemsöylemiyc*
    • Niye doğru düzgün kesemiyorum abi ben hiçbi şeyi? İster cetvelle, ister kıvırarak kesmeye çalış, bi işe yaramıyo. Düz çizgi çizemiyorum bi de o var. Hani iki yıl kreşe de gittim ama o zamandan beri şöyle doğru düzgün bi çizgi, bi daire, herhangi bi şey çizemedim henüz. Hıı, derdim bu evet.
    • Düşünüyorum da (oturup bunları düşünüyorum dönem ödevini yapmak yerine, doğal şeyler yani bunlar gayet), küçükken biri 'sana bi oyun öğretcem' dediğinde ortaya çıkan heyecan, o birinin her dediğini yapma olayları, sanki dünyanın en süpersonik en dehşet şeyini öğreniyomuşçasına hisler falan. Hiçbi şeye değişmem lan. -boşuna gereksiz bi insanım demiyorum ben-

    Call of oynıycam ben hadi by ; )